BAŞLIKTAKİ İNGİLİZCE METNİN TÜRKÇE TERCÜMESİ:
ABD Seatle Mounth St.Vincent huzurevi’nin koridorlarını tıpış tıpış adımlar ve kıkırdayan sesler sarmıştı. Bunlar tipik bir huzurevi olan “The Mount”da pek de normal olarak rastlanamayacak sesler ve görüntülerdi.
Haftada 5 gün yaklaşık 28 dönümlük bu alanı yaşları 0-5 olan 125 çocuk, yaşlılar ve çalışan personelle paylaşıyor. 1991’den beri bu çocuklarla öğretmenleri “The Mount”‘un jenerasyonlar arası öğrenme merkezini (ILC) kar amacı gütmeyen ,lisanslı bir anaokulu ile güzelleşerek paylaşıyor.
Program , diğer benzerlerinde de olduğu gibi ortalama yaşın 92 olduğu, genellikle hassas, pek yürüyemeyen, yardıma ihtiyaç duyan kişilerin oluşturduğu bu huzurevindeki yanlızlık ve can sıkıntısını dengelemek için tasarlanmış bir projeydi. Huzurevinin yöneticisi Charlene Boyd, “Biz insanların ölmeye değil yaşamaya geldiği, enejik bir ortam yaratmaya çalıştık” diye ifade ediyor. Bu çalışma ortamı yanlızlığın azaltılmasını, sosyal ilşkilerle sağlanabileceğini ortaya koyuyor. Aynı zamanda akıl sağlığını, düşük tansiyonu, hastalık ve ölümlerin azalmasını da sağlıyor.
1993’de Japonya’da yapılan bir araştırma, jenerasyonlar arası sosyalleşmenin yaşlılarda gülümsemeyi ve konuşmayı arttırdığını tesbit etmiş. Bu sosyalleşmenin çocuklar üzerindeki etkisi belirsiz olmasına rağmen, araştırmalar onlara da birçok fayda sağlıyabileceği şeklinde. Yaşlılarla temas eden çocuklarda, onları yetersiz görmek ve kötü davranmanın azaldığı gözlenmekte. Bu kaynaşma çocukların sosyal ve kişilik gelişmelerini de pozitif etkilemekte. Bu çocukların ebeveynleri de, jenerasyonlar arası kaynaşma ortamında bulunan çocukların diğerlerine göre özürlülere ve muhtaçlara olan davranışlarında da pozitif gelişmelerin arttığını belirtiyorlar.
Huzur evleri ile ana okullarını birleştirmek henüz oturmuş bir sistem değildir. Dünya’da bu şekilde kaç birleştirilmiş sistem vardır, sayısını bilmiyoruz ama videolarda, basında gördüklerimiz, ihtiyacı kucaklayacak bir akım olarak belirmektedir.
Shimoda Masaharu ismli bir Japon 1976’da Tokyo’nun Edogawa semtinde bir huzurevi ile ana okulunu aynı çatı altında birleştirdi. Tokyo sağlık ve işgüvenliği idaresi 1998’de Kotoen’in Tokyo’daki bu çeşit 16 merkezden biri olduğunu belirtti. Bu fikir aynı anda ve bugün Japonya’dan Amerika ve Kanada’ya da sıçradı ve uygulama alanları buldu. İnsanlık daima jenerasyonların birlikte oluşturduğu bir düzende olmuştur. Bugünün toplumunun kültürü hala hergünkü hayatımızın ihtiyaçlarını kreatif insanlara, kreatif çözümlere ihale etmektedir.
Geriatrik tıbbın uluslararası oteritesi Poll Thomas yaşlı ve gençlerin hayatı paylaştıklarını söylemektedir.
The Mount’da yaşlılarla gençlerin paylaştıkları birçok aktivite vardır. Öğretmenler haftada 6 gün 20 dakikadan 60 dakikaya kadar çocukları yaşlıların katlarına gurup halinde götürürler. Yaşlılar sınıflarda, yada salonlarda çocukları ağırlarlar ve aktiviteleri günlük olarak paylaşırlar. Aynı binayı paylaştıkları için çocuklar bozuk havalarda holleri, lobileri, boş odaları oyun sahası olarak kullanırlar. Bir müzisyen geldiğinde ,çocuklar şarkı söyler ve yaşlılarla dans ederler.
The Mount’a çocuklarını gönderenlerin %10’u çalışan kesimden ve West Seatle’dandır. The Mount’a ve onun aile birliğine, sağlık servisi idaresine, The Mount’da çalışanların çocukları için yapılan %20 indirim için teşekkürler. Ününden dolayı aileler bu kuruma yoğun ilgi duyuyorlar. Öğretmenler çocuk yetiştirme konusunda en az üniversiteden 15 kredili ders almak ve yaşlı bakımı için eğitim almak zorundadır ve bu da aileler için en büyük çekimi yapmaktadır.
Jenerasyonlar arası öğrenme merkezi direktörü Maria Hoover “Burada yaptığımız en önemli şey çocuklara problemlerin nasıl çözüleceğini öğretmek” olduğunu belirtiyor. Biz, “Aynı topu ikinizde istiyorsunuz. Bunu nasıl çözebiliriz? sorusunu çocuklara sorup, onların fikir üretmesini yada öğretmenlerinin tekliflerini değerlendirmelerini isteriz. Bundan çok önemli geri dönüşler aldık.Ailelerin jenerasyonlar arası eğitim merkezini ziyaret ettikten sonra çok heyecanlandıklarını gözlemledik, şu an ILC için 400 kişilik bekleme listesi var” demekte.
Bu arada yaşlılar içinde jenerasyonlar arası ortam hayata dönüş açısından şaşırtıcı derecededir. Seatle’da yerleşik film yapımcısı Evan Briggs 2012 başında jenerasyonlar arası yaşam kavramının dinamiğini fark ettiğini belirtiyor. “Uzun zamandır yaşlanan Amerika konusunda bir film yapmak istiyordum, bu okul öncesi yaşlı evi projesini öğrendiğimde heyecanlandım” demektedir. “Bu dokunaklı ve işlemek istediğim konulara dokunan çok özel bir olguydu. Present Perfect isimli dökümanter 2017’de jenerasyonlar arası ilişkinin ne yaratacağını keşfediyor, cesaretlendiriyor ve kolaylaştırıyor.”
Briggs dökümanterlerinden bir klipde, bir yaşlı sandalyesinden eğildiğinde takma alt dişi düşüyor ve küçüğe “adın ne senin?” diye soruyor. Çocuk “max” diye cevap veriyor. “oh Mack” diyor yaşlı adam, arkaya yavaşca yaslanırken ve yüzünde hayran olunacak bir sabırla gülümsüyor. Çocuk devamlı adını gittikçe artan bir ses tonuyla tekrarlarken, yaşlı onu yanlış anladığı şekilde tekrar etmeye devam ediyor. Başka bir ilerlemiş alzaimer hastası, dedikleri bir türlü anlaşılamazken, şimdi oldukça net ve anlaşılır bir şekilde konuşuyor. “Bu yaşlı beyninde kullanılmayan bazı bölümleri kullanarak birçok çocuk yetiştirmiş” diye anlatıyor Bayan Hoover.
ILC’deki mülakatlarımda çocukların yaşlıların ölümünü nasıl karşıladıklarını sordum. Cevap, çocukların başlangıçta yaşlının olmadığını fark ettiğini belirten birkaç önemsiz soru sorduğunu, sonra ise çok az duygusal tepki verdiğini belirttiler.
Geriatrist Thomas’a göre ILC’de gerçek anlamlı ilişkilerin gelişip, gelişmediği sorusu ortaya çıkıyor. “Diyelim ki bir çocuk yaşlılardan birini ismiyle çağırsa ve kollarını açarak ona koşarsa bu 2. adım” diyor Thomas, The Mount’un ve benzerlerinin bu konudaki çalışmalarını takdirle karşıladığını belirtirken daha sonraki adımlar için daha başka fırsatlara ve anlamlı ilişkilere ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
Jenerasyonlar arası ilişkiler ve yaşlanma konusunda çalışan, Pensilvanya State Üniversitesinden Profesör Matt Kaplan’a göre “kurumsallaşma ve bürokrasinin huzur evlerindeki bu çeşit fırsatları sınırlandırdığını belirtiyor. Huzur evlerinde ki “zamanını nasıl geçireceğin ve nerede harcayacağın?” profösyoneller tarafından regüle edildiğini, bir başka deyişle, “sistemin profösyonellerce yapıldığı” belirtiliyor.
Sonuç olarak, Sindirella’nın masalındaki sihirin bitmesi gibi saat 18:00’de öğretmenleri tarafından kendi bölümlerine marş marş edilen çocuklardan sonra acıklı olan yaşlıların yine hasta bakıcılarının tarafındaki tekerlekli sandalyelerine yığılıp kalmaları.